Yumurta Azlığı
Yumurta azlığı, yumurta sayısının belirli sebepler ile azalmasına bağlı olarak doğurganlığın kaybedilmesi veya azalması olarak tanımlanabilir. Bu durum, kişilerin herhangi bir rahatsızlık yaşaması ya da meydana gelen bir kaza ile olabileceği gibi yaşın ilerlemesi ile yumurta üretiminin ve yumurta kalitesinin azalması da önemli bir sebeptir. Yaşam şartlarının değişmesi, çalışma koşulları ve diğer sosyal ve ekonomik durumlar sebebi ile günümüzde anne olma yaşı daha ileriki yaşlara çekilmiştir. Daha ileriki yaşlarda anne olmak isteyen adayların yumurtalık rezervlerinin düşük olması gibi bir sorun ile karşı karşıya kalınmaktadır. Farklı sebepler ile de ortaya çıkabilecek bu durumun çözümüne yönelik alternatifler geliştirilmekte de yumurta azlığı problemini yaşayan kişilerin anne olmalarının önündeki engeller kalkmaktadır.
Düşük yumurta rezervi, kadınların yumurtalıklarında bulunan yumurta sayısının azalması ve mevcut yumurtaların kalitesinin düşmesi olarak ifade edilebilir. Bu durumun oluşmasındaki en önemli neden ilerlemiş yaş olmak ile birlikte başka faktörlerden de söz edilebilir. Genellikle 35 yaş ve üstü kadınlarda karşılaşılan bu durum farklı test yöntemleri kullanılarak tespit edilebilir. Bu noktada genç yaştaki kişilerde de yumurta azlığı görülebileceği unutulmamalıdır. Yaş her ne kadar etken olsa da, biyolojik yaştan çok kişinin metabolik durumu ve diğer faktörler üzerinde durulması gerekmektedir. Yumurta sayısının fazla olduğu durumlarda her zaman aynı oranda yumurta kalitesi söz konusu değildir. Yumurta sayısı ve kalitesi kişiden kişiye göre değişiklik göstermektedir. Aynı yaş grubundaki insanlarda farklı oranlarda yumurta hücresi görülebilir. Her ne kadar yaş ile orantılı olarak yumurta rezervlerinde azalma görülse bile genç yaşlarda da farklı sebeplerden dolayı bu durumla karşılaşmak mümkün olabilir.
Yumurta azlığı daha önceden düşük gebelikleri yaşamış, tüp bebek tedavilerinin başarısızlık ile sonuçlandığı kişilerde stres ve anksiyeteye de sebep olmakta bununla birlikte bir kısır döngü şeklinde tedavilerden cevap alınamamaktadır. Uzun yıllar bu durum yüzünden çocuk sahibi olamayan insanlar, bu durum ile alakalı çaresiz hissetmektedir. Sebebinin altında yatan başka ciddi bir sebep olmaması durumunda, sorunun yaş olduğu bilinen bu olayın tedavi yöntemi tam olarak geliştirilmemiş olmakla birlikte, kişilerin anne olabilmeleri adına yeni ve çeşitli çalışmalar söz konusudur.
Yumurta Azlığının Gelişim Süreci
Henüz dünyaya gelmemiş bir bebeğin anne karnındaki yumurta hücresi yaklaşık olarak 6 ila 7 milyon civarındadır. Bebeğin doğması ile birlikte doğal bir olay olarak bu yumurta hücrelerinde azalma meydana gelir ve yaklaşık 1 ila 2 milyon yumurta hücresinin varlığından söz edilebilir. Ergenlik dönemine girilmesi ve ilk adet görülme yaşına gelinmesi ile birlikte yaklaşık olarak 400 ila 500 bin yumurta hücresi mevcuttur. Doğurganlığın başlamasından itibaren her ay sabit şekilde yumurta hücresi kaybı olur. Ancak 35 yaşından sonra bu durum daha hızlı bir şekilde ilerler ve yumurta kaybı ve kalitesindeki değişim daha hızlı şekilde gerçekleşir.
Yumurta hücrelerinin sayısı, kaybedilen yumurta hücrelerinden az bir hale geldiğinde menopozdan söz etmeye başlanmalıdır. Yıkım miktarı ve süreci kişiden kişiye göre farklılık göstermektedir. Üreme çağının bitimine yakın olan dönemde adet düzensizlikleri görülmeye başlar ve menopoz döneminden önce FSH hormonunun yüksek olduğu görülmektedir. Bu durumda yumurta azlığı söz konusudur. Doğurganlık durumundaki azalma, her adet döneminin 2 ila 3 gün oranında kısalması şeklinde kendini gösterebilir. Düzenli adet görülmesine rağmen yumurta kalitesinin düşmesi sebebi ile gebe kalma oranı git gide düşer.
Gebelik Oluşumunu Zorlaştıran Faktörler
- Düzensiz adet görmek.
- Sigara kullanımı.
- Rahim ve yumurtalıkları etkileyen enfeksiyonlar.
- Rahimde perde bulunması.
- İleri derecedeki miyomların varlığı.
- Yaşın ilerlemesi.
- Cinsel yol ile bulaşan hastalıklar.
- Kronik hastalıklar.
- Polikistik over sendromu.
- Yumurtalıklar ile alakalı geçirilmiş operasyonlar.
- Stres ve psikolojik rahatsızlıkların varlığı.
- Aşırı kilolu veya zayıf olmak.
- Yumurta azlığı veya yumurtlamanın hiç gerçekleşmemesi.
Gebelik Oluşumunu Etkilemeyen Faktörler
Bilinen birçok etkenin aslında gebelik oluşumu üzerinden doğrudan ya da dolaylı olarak bir etkisi bulunmamaktadır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir;
- Düşük yapmak, kürtaj olmak veya boş gebelik.
- Vajinal enfeksiyonlar ve mantar.
- Adet geciktirici ilaçların kullanımı.
- Vajinal estetik ameliyatları geçirmiş olmak.
- Doğum kontrol ilaçları veya spiral kullanmış olmak.
- Adet döneminde cinsel birliktelik yaşamış olmak.
- Antibiyotik veya ağrı kesici kullanımı.
- Genital siğiller.
- Rahim ağzı yaralarının varlığında uygulanan yakma veya dondurma işlemleri.
Yumurta Azlığının Nedenleri Nelerdir?
Her kız çocuğu dünyaya geldiğinde yumurtalıklarında yaklaşık olarak 2 milyon civarında yumurta bulunmaktadır. Ergenlik dönemi ile birlikte yumurta sayısında normal kabul edilen bir düşme görülmektedir. Her ay düzenli adet görülmesi ile yeni yumurta üretilmesi sağlanır. Üretilen yeni yumurtalar döllenmediği takdirde diğer ay adet döneminde kullanılır. Yumurta üretiminin bitmesi durumunda menopozdan söz edilmektedir. Ayrıca her ay düzenli adet görmek de yumurta azlığı yaşanmaması için bir sebep değildir. Bu sorunu yaşayan kişilerin uzun bir süre adet gördükleri bilinmektedir.
Zaman içinde yumurta rezervlerinde meydana gelen düşüşün birçok faktöre bağlı geliştiği belirtilmektedir. Genetik faktörler yumurtalık rezervlerinin durumunu etkilemektedir. Dünyaya gelindiği anda sahip olunan yumurta sayısı ilerleyen zamandaki yumurta miktarındaki düşüş ile bağlantılıdır. Daha fazla yumurtaya sahip kişilerin doğurganlıklarının ilerleyen yaşlarda da devam edebildiği görülmektedir. Ayrıca ailesinde erken menopoz yaşamış kişilerin olması durumunda da kişinin yumurta azlığı problemi yaşaması olasıdır.
Herhangi bir sağlık sorunu ile alakalı yumurtalıklarından ameliyat geçirmiş kadınlarda yumurtalık rezervlerinde düşüşe, herhangi bir operasyon geçirmeyenlere göre daha sık rastlanmaktadır. Sigara kullanımı, stresli yaşam koşulları, ağır çalışma şartları gibi sebepler de bu duruma yol açabilir. Fazla kafein tüketiminin yumurta azlığı durumunun oluşumunda etkili olduğu bilinmektedir.
Enfeksiyon gelişmesi de yumurta sayısını ve kalitesini etkileyebilir. Tiroit rahatsızlıkları genç yaşta bu durumun oluşmasını hızlandırabilir. İlerlemiş yaş durumu yumurtalık rezervlerinin azlığının en temel ve bilinen sebebidir. Fazla kilo ve obezite de hormonal durumu ve genel sağlık durumunu etkilediği için yumurta sayısında azalmaya sebep olur.
Kemoterapi, radyoterapi gibi ağır tedavi yöntemleri de yumurtaların kalitesini ve sayısını etkilemektedir. Çikolata kisti ve turner sendromunun varlığında yumurta sayısında azalma olduğu bilinmektedir.
Yumurta Azlığının Belirtileri ve Tanı Koyma Yöntemleri Nelerdir?
Yumurta azlığı oluşması durumunda, çeşitli belirtiler gözlenebilir fakat bu belirtilerin her zaman yumurta sayısındaki azalmaya işaret etmeyeceği de bilinmelidir. Mutlaka uzman bir kadın doğum doktoru tarafından gerekli testlerin ve tanı yöntemlerinin uygulanması ve tanının kesinleştirilmesi gerekmektedir. Sağlıklı bir kadının 21 ila 35 günde bir adet gördüğü bilinmektedir ve bu süre normal kabul edilmektedir. İki adet arasındaki sürenin azalması, adet kasılmalarının şiddetlenmesi ve kanamanın yoğunluğunun artması yumurta rezervlerindeki düşüşün en temel ve bilindik belirtilerindendir.
Tanı koyma aşamasında ultrason muayenesi sırasında kişinin yaşı ile orantılı olarak yumurta azlığı oluşup oluşmadığı hakkında detaylı bir inceleme ile bilgi edinilebilir. Eğer yumurta rezervlerinde düşüklük olduğundan şüphe ediliyor ise kesin bir şey söylemek için kandaki belirli parametre düzeylerine bakılmalıdır. Bununla konu hakkında en iyi bilgiyi verecek parametre, anti-mullerian hormonudur. AMH testinin yanında kişiye FSH ve E2 düzeylerinin de belirlendiği çeşitli kan testleri yapılmalıdır. Bunların tümü yumurtalık rezervlerindeki durum hakkında en doğru bilginin alınmasını sağlamaktadır. Bu işlemlerin adetin 2 veya 3. günüde gerçekleştirilmesi daha sağlıklı sonuçların alınması açısından önem taşır.
AMH (anti-mullerian hormonu) testi, kişiden alınan kan örneği ile bu hormonun seviyesinin belirlenmesinde oldukça sık kullanılan bir test yöntemidir. Regl dönemlerine göre aydan aya değişiklik göstermeyen bu hormon, tamamen yaşla alakalı olarak farklılık göstermektedir. Bu sebeple yaşa bağlı olarak düşüş göstermesi olasıdır. Bu değerin çok düşük olması durumunda menopoz durumundan söz edilmelidir. Yüksek çıkması ise polikistik over sendromuna işaret etmektedir. Bunun için farklı tedavi yöntemleri mevcuttur. 35 yaşın altındaki kişiler için AMH değerinin düşük olması erken menopoz ile açıklanmaktadır. Yüksek AHM değerinden bahsetmek için, 4 ng/ml 'nin üzerinde bir sonuç almak gerekir. Normal AHM değeri 1,5 ila 4 ng/ml arasındadır. 1,5 ng/ml altındaki değerler için düşük AHM değerinden bahsedilir. 0,5 ng/ml ve altındaki sonuçlar ise çok düşük AHM değeridir.
Hipofiz bezinden salgılanan FSH (folikül stimulan hormonu) yumurta gelişiminde rol oynadığı için bu hormonun mevcut değerleri de yumurta azlığı teşhisi için etkili olacaktır. AMH'nin aksine FSH hormonu her ay farklı değerlerde çıkabilir ve bu durumda en yüksek değer ele alınarak değerlendirilir. FSH 'NİN yüksek çıkması durumunda yumurta rezervlerindeki azlıktan bahsedilebilir. Normal düzeydeki FSH değeri için ise her zaman sağlıklı ve normal sayıda yumurta varlığından söz edilemeyebilir. Bunun için mutlaka AHM ve FSH değerlerini birlikte ele almak gerekmektedir.
Yumurta Azlığının Önüne Geçebilmek İçin Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Nelerdir?
Fizyolojik durumun getirileri tam olarak engellenemese bile, dikkat edilecek bazı noktalar ile yumurta kalitesini ve sayısını korumak mümkün olabilir. Doğal olarak gelişen veya süreç içinde meydana gelen yumurta azlığı durumunda özellikle yumurtaların kalitesini korumak oldukça önemlidir. Yumurtaların kalitesini korumak amaçlı yapılabilecekler şu şekilde sıralanabilir;
- Stresten uzak durmak.
- Sigara ve diğer kötü alışkanlıklardan uzak durmak.
- Spor yapmak.
- Dengeli ve protein ağırlıklı beslenmek.
- Özellikle 35 yaşından sonra beslenmeyi destekleyici takviyeler almak.
Değiştiremeyeceğimiz faktörler için bir şey yapılamasa bile bu gibi detaylara dikkat ederek yumurta kalitesini iyi düzeyde tutmak, çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar için faydalı olacaktır. Bu noktada yumurta sayısından çok kalitesinin iyi olması çok daha önemlidir. Tedavi esnasında kalitesiz birçok yumurtanın olması hiçbir işe yaramayacaktır fakat az sayıda kaliteli yumurtaya sahip olmak çocuk sahibi olma şansını arttıracaktır. Yumurta azlığı gibi bir durum olmasa bile yaş ile birlikte yumurtaların kalitesinde düşüş meydana gelecektir.
Yumurta Azlığı Problemi Olan Kişiler Hamile Kalabilirler Mi?
Her kadının yumurtalık rezervleri birbirinden farklılık göstermektedir. Aynı yaşlarda iki kadının aynı sayıda ve kalitede yumurtasının olması beklenemez. Biyolojik ve çevresel birçok etkene bağlı olarak yumurtalık rezervlerinde azalma gözlemlenebilir. Konu ile alakalı olarak yapılan testler kişinin yumurta kalitesi ve gebe kalabilme ihtimali üzerinde tahminde bulunulabilmesini sağlar. Yumurta rezervleri az olan kişiler tüp bebek yöntemi ile hamile kalabilirler. Yumurta azlığı durumunda en önemli nokta annenin yumurtasının babanın da sperminin kaliteli olmasıdır. Kaliteli yumurta ve sperm hücreleri laboratuvar ortamında birleştirilerek döllenme işlemi gerçekleştirilir. Sağlıklı yapıdaki bir embriyo üretimi için de oldukça hassas davranılması ve çalışması gerekmektedir.
Yumurta Azlığı İçin Tedavi Yöntemleri
Mevcut tedavi alternatifleri değerlendirildiğinde, yumurta azlığı yaşanması durumunda bunu tam olarak engelleyebilecek herhangi bir yöntem olmadığı görülmektedir. Ancak böyle bir sorunun oluştuğu tespit edildiğinde, kişinin en erken sürede hamile kalması sağlanabilir ya da daha ileriki dönemleri için gebelik planlanıyor ise mutlaka sağlıklı yumurtaların saklanması ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
FSH ve AMH değerlerine bakılmış ve ultrason ile de yumurta azlığı netleştirilmiş kişiler için, havuz yönteminin uygulanması bebek sahibi olma yolunda başarı şansını arttırmaktadır. Tüp bebek tedavisinde uygulanan bir yöntem olan havuz yöntemi ile, transfer işlemi gerçekleştirilmeden önce birkaç kez yumurta dondurma işlemi gerçekleştirilir. Daha sonra elde edilen embriyolar çözülerek rahim içine yerleştirilir. Burada önemli olan dondurma işlemi yapılırken embriyoların zarar görmemesidir. Bu yöntem ile transferi yapılacak embriyo sayısı artar ve çözülen embriyoların takibi yapılarak hangisinin daha iyi tutunacağına karar verilebilir.
Havuz yöntemi daha çok, yumurta azlığı problemi olan ve daha önce başarısız tüp bebek uygulamaları olan kişilerde tercih edilir. Dondurulan embriyoların birlikte çözünmesi ve gelişimlerinin izlenmesi en kaliteli olanı seçmek için şans vermektedir. Daha çok embriyo transferi ile de başarı şansını arttırmak mümkündür. Bu yöntemin temeli, yumurta toplama işlemi için yeterli yumurtanın elde edilememesine dayanır. Yani yeterli yumurta olmaması durumunda mevcut yumurtalar toplanarak dondurulur ve anne adayının yeni yumurtlama dönemi beklenir. Yeterli sayıda yumurta toplanması ve embriyoların gelişim aşamalarının transfere izin verir düzeye gelmesine kadar bu işlem tekrarlanarak devam eder.
Ayrıca kemoterapi, radyoterapi gibi tedaviler görmekte olan kadınlar için de yumurta dondurma işlemi önerilmektedir. Bu tedavilerin çok ağır olması ve yumurta kalitesini etkilemesi sebebi ile ilerleyen dönemde gebelik düşünülüyorsa bu yöntem mutlaka uygulanmalıdır. Ancak tedaviye başlandıktan sonra yumurta sayısı ve kalitesi çok kısa sürede düştüğü için bu uygulamanın tedaviden önce gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Genç yaşlarda yumurta sayısında azlık görülen kişilerde de ileride gebe kalmada sorun yaşanmaması için yumurta dondurma yöntemi çok sık uygulanmaktadır.
Son yıllarda yumurta azlığı için PRP (plateletten zengin plazma) tedavi yöntemi de gündeme gelmiş ve başarı oranı sağlanmıştır. Yumurtanın gelişimi esnasında bazı etkenlerden eksik kalması ve gelişimini tamamlayamaması durumunda oluşan bu durum için, kişinin kendi kanına uygulanan ozon tedavisi ile bazı etken maddeler aktive edilerek, yumurta hücrelerinin içine enjekte edilerek gelişimlerini arttırmak hedeflenmektedir. PRP yöntemi ile daha kaliteli yumurtaların yanında döllenme şansının da arttığı belirtilmektedir. Düşük yumurtalık rezervlerinin, eğer altında yatan başka bir sebep yoksa en temel sebebinin ilerleyen yaş olduğu belirtilmektedir. Kesin bir tedavi yöntemi olmamak ile birlikte belirtilen bu alternatif yöntemler ile henüz gelişmemiş folikül hücrelerinin sağlıklı gelişimi sağlanabilir. DHEA içeren hormon tedavileri ve akupunktur tedavisi de uygulanan yöntemler arasındadır.
Doğal bir yenileyici olan kök hücre, vücudumuzda üretilerek bozuk ve zararlı yapıdaki hücreleri iyileştirme görevi görmektedir. Kök hücre yöntemi de yumurta azlığı durumunun yaşanmasında tedavi yöntemi olarak bir seçenektir. Kişinin kendi kök hücreleri kullanılarak sağlıklı yumurtalar elde edilebilir. Yöntem, yumurtalık rezervi az olan her kadın için rahatlıkla uygulanabilme fırsatı sunmaktadır. Kişiden alınan kök hücreler laboratuvar ortamında çoğaltılır ve kişiye damar yolu ile yeniden verilir. Bu sayede geliştirilmiş bu kök hücreler sağlıklı yumurtalık hücrelerinin çoğalmasına yardımcı olur. Böylelikle yumurta hücrelerinin gelişmesi ve daha kaliteli duruma gelmesi sağlanır. Bu yöntemin uygulandığı çalışmalar incelendiğinde azımsanmayacak bir başarı oranı elde edildiği görülmektedir.
Seçilen tedavi yöntemleri, kişinin yaşına, kilosuna, geçirdiği gebelik durumuna, yumurta sayısına ve bu yumurtaların kalitesine, çeşitli mevcut sistemik hastalıklarına göre değişiklik gösterebileceği gibi aynı zamanda başarı oranı da kişiden kişiye göre değişir. Genetik faktörler de gebelik oluşumu üzerinde etkili olduğu için kişinin yaşının genç olması gebe kalmasının kolay olacağı, yumurta sayısının fazla olduğu veya yumurta kalitesinin iyi olduğu anlamına gelmez. Yumurta sayısının çok fazla olmasından ziyade mevcut yumurta kalitesinin çok iyi olması tedaviye olumlu yanıt alınmasında daha önemlidir.