Uzun dönem tedavi gerektiren kronik hastalıklar olan yeme bozuklukları (malnütrisyon) bedensel belirtiler ön plandaymış gibi görülse de ruhsal hastalıklardır. Yeme davranışı ve yemek ile ilgili düşünce ve duyguların rahatsızlık vermesiyle oluşan yeme bozuklukları genellikle madde bağımlılığı, depresyon, anksiyete bozukluğu gibi diğer ruhsal hastalıklarla birlikte görülür.
Yeme bozuklukları ve beslenme tedavisi içeriğini anlayabilmek için öncelikle yeme bozukluklarının çeşitlerini öğrenmek gerekir. 2013 yılında Amerikan Psikiyatri Birliği'nin yayınladığı parametrelere göre dört çeşit yeme bozukluğu bulunmaktadır. Bunlar anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza, tıkınırcasına yeme bozukluğu ve sınıflandırılmayan yeme bozukluklarıdır. Temel özellikleri bireyin kendisini şişman olarak görmesi, gerçek hayatta baş edilemeyen duygusal karışıklıklara yemek yemenin eşlik etmesi, şişman olmaktan korku duyulması, zayıflamaya yönelik keskin bir istek duyma ile ilgili bedensel görünüş rahatsızlıklarının olmasıdır.
Genel olarak ergenliğe girmiş kızları ve genç kadınları etkiliyormuş gibi görünse de her yaş ve cinsiyetten kişinin yeme bozuklukları olabilir. Kadınlarda oranı hala daha fazla olsa da erkeklerde görülen kronik yeme bozuklukları da son on yılda neredeyse iki katına çıkmıştır. Yeme bozuklukları ciddi sağlık problemlerine yol açar, hatta ölüme kadar gidebilir. Morbidite oranı oldukça yüksek olan ruhsal hastalıklardır. Oluşum nedenleri halen tam olarak bilinmemektedir ancak biyolojik ve psikolojik sebeplerin aynı anda rol aldığı düşünülmektedir. Yeme bozuklukları depresyon, düşük özsaygı, aile içi problemler, kimlik karmaşaları, değersiz hissetme gibi problemlerle ilişkilendirilmektedir. İçsel karmaşaya dışsal çözüm getirmeye çalışmak olarak görülebilir. Yeme bozuklukları ve beslenme tedavisi için hastalarla oldukça yakın bir şekilde çalışmak gerekir.
Anoreksiya Nervoza
Tehlikeli derecede zayıf olan fakat kendilerini şişman hissetmeye devam eden anoreksiya nervoza hastaları her aynaya baktıklarında kendilerini istedikleri kilonun üzerinde görürler. Şişman olmaktan ve kilo almaktan oldukça korkarlar. Genellikle eleştirel, mükemmeliyetçi fakat özgüveni düşük kimselerdir. Hastalığın ilk safhalarında yemek bozuklukları olduğunu kabul etmezler ancak kilo kontrolü onlar için bir takıntı haline gelmiştir. Hastalar kilo kaybetmek için değişik davranış biçimleri geliştirir, büyük bir çoğunluğu yiyecek alımını keserek ya da iyice azaltarak kilo kaybeder. Hastaların bir kısmı ağır egzersizler uygular. Bir çok vakada hastalarda anoreksiye nervoza ile birlikte panik, anksiyete, maddenin kötüye kullanımı, obsesif kompülsif bozukluklar da görülür.
Zamanla hastaların aşırı kilo kaybı yüzünden adet görememe, kalsiyum eksikliğine bağlı olarak kemiklerde kırık oluşması, cildin kuruması ve sarılığı, aşırı kabızlık, kalp ve damar bozuklukları gibi ciddi sağlık sorunları da oluşmaktadır. Anoreksiya nervoza hastalarına yeme bozuklukları ve beslenme tedavisi uygulanabilmesi için hastaların şişmanlama korkusunu tetikleyen düşünceleri, duyguları ve davranışları ayırt edebilmesi ve anlaması için terapi almaları gerekmektedir. İlaç tedavisi ve psikoterapi ile beslenme danışmanlığının anoreksiya nervoza tedavisinde etkili olduğu görülmüştür.
Bulimiya Nervoza
Bulimiya nervozada hastalar sık sık gelen yeme atakları ile oldukça fazla kalori tüketirler. Bunun ardından kusarak ya da laksatif ve diüretiklerin yardımıyla yedikleri besinleri vücut dışına atarlar. Yeme nöbetleri sırasında hastalar çoğunlukla kendilerini kontrolden çıkmış hisseder. Nöbet bittikten sonra ise bu davranışı telafi etmek için aç kalma, laksatif ya da diüretik kullanımı, kendini kusturma, aşırı egzersiz yapma gibi davranışlarından birini ya da bir çoğunu uygularlar. Utanma veya iğrenme duygusu yüzünden bulimik hastalar bu davranışlarını yalnızken ve gizlice uygular. Hastaların her yeme atağından ya da her normal öğünden sonra kusması medikal problemleri de beraberinde getirir.
Sürekli kızarmış ve yaralı bir boğazın olması, yüzün ve yanakların şişerek sincap gibi bir görüntüye sahip olma, sürekli kusma sebebiyle mide kapağında problemlerin oluşması ve reflü, mide asitleriyle sürekli temastan dolayı diş minelerinin erimesi ve diş çürümeleri, haddinden fazla laksatif kullanımı sebebiyle bağırsak problemleri, haddinden fazla diüretik kullanımı sebebiyle oluşan böbrek sorunları ve sıvı kaybından dolayı oluşan sorunlar bulimiya nervoza hastalarının karşılaştıkları diğer medikal sorunlardır.
Yeme bozuklukları ve beslenme tedavisi bulimiya nervoza hastalarına uygulanırken hastaların ilaç kullanımıyla beraber psikoterapi almaları gerekmektedir. Hastalar genelde tedaviye ihtiyaçları olduğuna inanmazlar ve tedaviye ikna edilmeleri gerekir. Genel beslenme eğitimi ve beslenme danışmanlığı ile hastaya düzenli yeme alışkanlığı tekrar kazandırılır, bu tedavinin bulimiya nervoza üzerinde oldukça etkili olduğu kanıtlanmıştır.
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu
Bu hastalığın ilk parçası bulimiya nervoza ile oldukça benzerdir. Hastalar sık gelen yeme atakları ile oldukça fazla kalori tüketirler ve bu ataklar sırasında kendilerini kontrolden çıkmış hissederler. Bulimiya nervozadan farklı olarak tıkınırcasına yeme bozukluğunda hastalar, bu davranışı telafi etmek için kendilerini kusturma, aç bırakma, aşırı egzersiz yapma ya da laksatif kullanımı gibi davranışlara yönelmezler. Fazla yemenin yol açtığı utanç, kendinden iğrenme duygusu, suçluluk ve sıkıntı tekrar aynı döngüye girilmesine sebep olmaktadır. Bunun sonucunda tıkınırcasına yeme bozukluğuna sahip hastalar normalin biraz üstü ya da normalin çok üstü kiloya sahip olurlar, aynı zamanda obezite hastalığına da sahiptirler. Bu hastalar özellikle kalp damar hastalıkları ve yüksek tansiyon riski taşırlar.
Yeme Bozukluklarının Tedavisi
Yeme bozuklukları ve beslenme tedavisi psikiyatrların öncülüğünde başlar. Çoğu yeme bozukluğu hastalığında hastalar kendilerinin hasta olduklarını kabul etmez, bu durum tedavilerin uygulanmasını ve tedaviden alınan cevabı etkiler. Bu yüzden hastaların tedaviye ikna edilmesi gerekir. Ruhsal hastalıklar olsa da ölüme dahi varabilecek oldukça ciddi sonuçları olan yeme bozukluklarında psikiyatrların önderliğinde başlayan ilaç tedavisi, kadın doğum, kardiyoloji, iç hastalıklar gibi diğer tıbbı dallar ile işbirliğine geçilerek yapılır. Tek bir tedavi yaklaşımının hastaya faydası yoktur, bütün hastalar birbirinden farklıdır bu nedenle tedavinin hastaya özel uygulanması gerekir. Yeme bozukluklarının kesin bir ilaç tedavisi yoktur, ilaçlar daha çok yardımcı durumdadır ve fiziki semptomların tedavisinde kullanılır. İlaç tedavisinin psikoterapi ile birlikte uygulanması gerekir. Yeme bozuklukları ve beslenme tedavisi psikoterapiyi zorunlu kılar. Psikoterapi yeme bozukluklarının tedavisinde vazgeçilmezdir, terapiye hastaların ailelerinin de doğru bir şekilde katılmasında büyük bir rol oynar, ailelerin iş birliğinde bulunması ve hastaya destek olması tedavide büyük önem taşır.
Bazı ekstrem yeme bozukluğu vakaları hastaneye yatışı zorunlu hale getirir. Çok hızlı bir şekilde ve çok fazla kilo kaybı, kusmanın durdurulamaması, yukarıda sayılan tıbbi problemlerin büyük bir çoğunun hastada bulunması, daha önceki yatış verilmeyen tedavilerin başarısız olması gibi durumlarda hastanın hastaneye yatması kendisi için en uygun tedavi biçimidir. Tıbbı sorunlar ve kilo kaybı çok yüksek ise hastanın yatışı ilk olarak iç hastalıklar kliniğinde psikiyatrların gözlem ve takibi ile gerçekleşir. Hastanın tıbbi durumu iyileştikten sonra psikiyatri kliniğine sevki sağlanır.
Yatarak tedavinin sona ermesi için hastanın sağlıklı beslenme alışkanlıklarını tekrar öğrenmesi, sağlıklı kilosuna yaklaşması, tıbbi problemlerin ortadan kalkması, kusmaların ve laksatif kullanımının kontrol edilebilmesi gerekir. Bu kriterler sağlandıktan sonra hastayla tekrardan ayakta tedaviye devam edilebilir. Yeme bozuklukları ve beslenme tedavisi sırasında yatarak tedavinin süresini kestirebilmek zordur, bu tür tedaviler asıl tedavinin ancak küçük bir kısmını oluşturur. Ayakta tedaviye devam etmek asıl büyük bölümdür. Ayaklı tedavi sırasında hastanın uzunca bir süre sürekli olarak kontrol edilmesi ve eski sağlıksız alışkanlıklarına geri dönmediğinden emin olunması gerekmektedir. Süreç boyunca bireysel ya da grup psikoterapileri devam eder.