Telefon
Mail
Obezite en büyük sağlık sorunlarından birisidir. Dünyanın bir bölümü açlıkla mücadele ederken diğer bir bölümü ise obezite ile mücadele etmektedir. Hayat ve beslenme ile alakalı değişiklikler beraberinde obeziteyi getirmektedir. Obezite ise beraberinde diyabet, kalp-damar problemleri, hipertansiyon, kolesterol gibi problemleri de birlikte getirmektedir. Dünya sağlık örgütü (WHO)’ya göre obezite, yağ dokularında sağlığın bozulmasına yol açan anormal ölçüde yağ birikmesi sonucunda oluşmaktadır.
Obezite, sıklığı ve yaygınlığı günümüzde fazlasıyla artarak önemli bir soruna yol açmaktadır. Bu nedenle obezitenin tedavisi için en etkili yol, cerrahi tedavi yöntemidir. Belli bir kiloyu geçen hastalarda, cerrahi tedavi kaçınılmaz olmaktadır. Ancak cerrahi yöntemlere başvurmadan önce, diyet ve egzersiz yapılması önerilmektedir. Eğer diyet ve egzersize rağmen kilolar, hala bir problem ise cerrahi yöntemler tercih edilmelidir. Obezite tedavisinde neredeyse altın standart haline gelen en önemli seçenek, ‘Tüp Mide’ olarak bilinen ‘Sleeve Gastrektomi’ operasyonudur.
Aşırı kiloları nedeniyle doktor muayenesinden geçen hastaların öncelikle kan tahlilleri yapılmakta, nedenleri ve beraberindeki hastalıklar araştırılmaktadır. Hastanın endokrinolojik ve psikolojik değerlendirmeleri yapılmaktadır. Sonrasında beslenme ve diyet uzmanından yardım alınmaktadır.
Bu operasyon sırasında, midenin sol kısmı tamamen alınmaktadır. Mideden alınan bölüm, midenin 1/3'ünden az değildir. Tüp mide ameliyatı, tamamen kapalı olarak gerçekleştirilmektedir. Hastanede yatış süresi, 5 ile 7 gün arasındadır. Operasyonu takip eden ilk yıl içerisinde hastalar, tüp mide ameliyatı sonrasında ideal kilolarına ulaşabilmektedir. Bu süre, hastanın uyumuna göre değişebilmektedir. Çünkü obezite cerrahisinde, cerrahi olarak kusursuz bir ameliyat gerçekleştirilse bile hastaların da yapması gereken kurallar bulunmaktadır. Obezite cerrahisi, hastalara sil baştan yaşamak için bir fırsat tanımaktadır. Fırsatın nasıl değerlendirileceği, yapılacak olan egzersizlere ve düzenli beslenmeye bağlıdır. Obezite cerrahisinin adeta starı olarak bilinen tüp mide operasyonu, obeziteyi tedavi eden tek cerrahi yöntem değildir. Obezite operasyonları, kısıtlayıcı, emilimi engelleyici ve kombine olarak 3 ana gruba ayrılmaktadır.
Kısıtlayıcı ameliyatın temel amacı, hastaları zayıflatmaktır. Emilimi engelleyici ameliyatlarda ise kilo kontrolü sağlamaktır. Kilo kontrolü ile zayıflamak, farklı kavramlardır. Kısıtlayıcı ameliyat yöntemi işlemleri, tüp mide, mide kelepçesi, mide katlama ve vertikal bantlı gasrtroplasti işlemleridir. Bu işlemlerin hepsinde, sadece mideye giren gıda azaltılmaktadır. Fakat hormonal bir müdahale olmadığı için hastaların açlıkları tam olarak kontrol altında değildir.
Emilim bozucu ameliyatlar ise genelde obeziteye eşlik eden bir insülin var ise uygulanan işlemleri kapsamaktadır. Bu ameliyatlar, diyabet ve kilo kontrol sorununu konusunda profesyonel çözümler olsa da emilim problemi yaratmaktadır. Bu nedenle hastaların, bir bölümünün operasyonlardan sonra vitamin ve mineral takviyesi alması gerekebilmektedir.
Kombine yöntemler olan ‘Mini - Gastric Bypass’ ve ‘Gastrıc Bypass’ ameliyatları da tıpkı bu ameliyatlar gibi emilimi kolaylaştırsa da emilim problemine neden olabilmektedir. Uygun vücut kitle oranı hastalarda, mide balonu ve endoskopik cerrahi işlemler de ameliyatsız endoskopik seçenekler olarak değerlendirilebilmekte ve uygulanabilmektedir. Balon yöntemi de endoskopik yöntemlerde kalıcı değil geçici etkisi bulunan yöntemlerdendir. Eğer hastaların ciddi bir insülin direnci yok ise bu operasyonlar en ideal yöntemlerdendir. Yatış süreci maksimum 1 gün olan bu işlemler sonrasında hastalar, günlük hayata rahatlıkla dönebilmektedir. Hastaların diyet ve egzersizlere dikkat etmesi halinde, bu operasyonlarla da kalıcı sonuçlar edebilmeleri mümkün hale gelmektedir.
Obezite vakalarının büyük bir çoğunluğunu, alınan ve yakılan kalori arasındaki dengesizlikten dolayı oluşan en sık gözlenen obezite çeşidi olan klasik obezite oluşturur. Hipotiroidizm, Cushing sendromu gibi bazı hastalıklar obeziteye neden olabilmektedir.
15-20 yıl süren araştırma sonuçlarından elde edilen bilgiler ışığında normal kiloya sahip olan bireyler ile kilolu bireyler karşılaştırılmış ve bir sonuç elde edilmiştir. Bu sonuca göre; fazla kiloya sahip bireylerde böbrek hastalığı gelişme riskinin %40-%80 oranında daha fazla olduğu görülmüştür.
- Genetik faktörler
- Düzenli olarak egzersiz ve spor yapılmaması
- Düzensiz ve sağlıksız bir şekilde beslenme
- Bazı hastalıkların (şeker hastalığı ve tiroid bezi) olması gibi
- Hormonal bozukluklar
- Kullanılan ilaçlar ( psikiyatrik - kortizon- doğum kontrol hapları) gibi faktörler obeziteye neden olabilecek faktörler arasında yer almaktadır.
İlk 2 haftada sadece sıvı alınmakta olup 3. haftada sırf püre ile başlangıç yapılmalıdır. Toplam 5 hafta içerisinde bu adımları uygulamanız gerekmektedir. Sonrasında ise hastalar, yaklaşık 1 ay içerisinde normal ve günlük hayata rahatlıkla dönebilmektedir.
Bireyin obez olup olmadığına vücut kitle endeksi ile karar verilebilmektedir. Kişinin kilosunun vücudunun uzunluğunun karesine bölünerek elde edilmesi sonucu vücut kitle endeksi oluşmaktadır. Bireyin vücut kitle endeksi, 25 in altında ise ideal kilo olarak kabul edilmektedir. 25 ile 30 arası 1. derece obez , 30 ile 35 arası olan grup 2. derece obez , 35 - 45 arası 3. derece obez ve 45‘in üzeri ise morbid obez olarak değerlendirilmektedir.
Morbid obez, günümüzde modern çağın hastalıkları kapsamında değerlendirilmesinin yanı sıra ölümcül risk faktörler taşıyabilen ve tedavi gerektiren bir hastalıktır. Morbid obez, düzensiz beslenme ve hareketsizlikten kaynaklanmaktadır. Tedavi gerektiren bir hastalık olması açısından büyük bir öneme sahip olan bu hastalık beraberinde bazı hastalıkları da getirmektedir. Başta kalp-damar hastalıklarına, solunum rahatsızlıklarına, psikolojik sorunlara, hipertansiyona, kolesterol yüksekliğine neden olabilmektedir. Morbid obezite hastalığının tedavi aşamasında, diyetisyen kontrolünde kilo verme ve dengeli beslenme 1. planda yer almaktadır. Eğer bu tedaviler, hastaya bir fayda sağlayamıyorsa ameliyat düşünülmektedir.
Çocuklarda genellikle obezite dendiği zaman, aslında beslenmeye dayalı ve herhangi bir hormonal sebebe bağlı olmadan gelişen bir hastalık olarak anlaşılması gerekmektedir. Bu tür obezite çeşidi de birçok hastalığa zemin hazırlayabileceği için tehlikeli boyutta olabilmektedir. Yağ dokusunun normalin üzerinde olması, çocuk üzerinde olumsuz etkiler yaratabilmektedir. O nedenle çocuğun takibi ve büyüme gelişmesinin de takibi göz önüne alınmalıdır.
Çocuğun büyümesi ve gelişmesinin takibinde prosertil değerleri bulunmaktadır. Bu değerler, daha önce istatistiksel çalışmalar ile hangi kilo değerinin çocuk için uygun olup olmadığına karar verilerek yapılan parametreleri kapsamaktadır. Bu anlamda çocuklarda obezite, çocuğun büyüme ve gelişmesinin en rahat takip edilebileceği parametreleri kapsamaktadır. Boyuna göre çocuğun kilosunun normalin üzerine çıkmaya başlaması, çocuklarda yağ dokusunun artmaya başladığının bir göstergesidir. Bunun sonucunda ise takibin sıklaştırılarak yapılması gerekmektedir.
Bunların dışında obeziteyi tanımlayabilmek için diğer ölçütlerde bulunmaktadır. Örneğin; vücuttaki yağ oranını ölçmeye dayalı ‘Biyoplastik Empalans’ ölçütü , suda ağırlık ölçümleri, beden- kitle endeksi gibi ölçütler kullanılabilmektedir. Beden- kitle endeksinde, çocuklarda farklı şekillerde sınıflandırma yapılabilmektedir. 0- 5 yaş gurubu olan çocuklarda beden -kitle endeksinin 16’nın üzeri olması durumunda obezite sınıflandırması olarak değerlendirilmektedir. Yani yetişkinlerdeki gibi 30’un üzerinde bir sınıflandırma yapılmamaktadır.
Egzersiz yapmak, obezite hastalığı olan veya olmayan her insan için pek çok etki yaratmaktadır. Egzersiz programları, daha etkin kilo kaybı ile verilen kilo kaybının daha uzun süre korunması bakımından çok etkili bir yöntemdir. Kilo kaybının yanı sıra egzersizin olumlu etkileri arasında kalp krizi ve yüksek tansiyon riskini azaltması da vardır. Kalp ve akciğerleri güçlendirerek kapasiteyi artırır. Kemik erimesini azaltır. Kalp ve damar hastalıkları riskini en aza indirir. Eklem bağlarını güçlendirir. Uyku kalitesini yükseltir. Bu bağlamda obezite ve egzersiz arasındaki ilişki ters orantılıdır diyebiliriz; egzersiz yapan kişinin obez olma ihtimali düşüktür ve egzersiz yapan birey daha sağlıklı bir yaşama sahip olur.
"Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz."
Koru Ankara Hastanesi
Koru Sincan Hastanesi
Koru Kavaklıdere Hastanesi
KİŞİSEL VERİLERİN İŞLENMESİ HAKKINDA AYDINLATMA/BİLGİLENDİRME
Erer Sağlık ve Eğitim Kurumları İşletmeciliği A.Ş. (“Özel Ankara Koru Hastanesi, Özel Koru Sincan Hastanesi kısaca Koru Sağlık Grubu”) olarak, kişisel verilerinizin güvenliği konusuna önem vermekteyiz. Hastalarımız tarafından paylaşılan her türlü kişisel veriyi hasta mahremiyetine özen gösterecek şekilde ve kişisel verilerinize ilişkin uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli her türlü teknik ve idari tedbiri alacak şekilde muhafaza etmekteyiz. Bu sorumluluğumuzun bilinci ile 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verilerinizi aşağıda belirtilen çerçevede işlemekteyiz.
Kişisel Verilerin Toplanması, İşlenmesi ve İşleme Amaçları
Kişisel verileriniz Koru Sağlık Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Koru Sağlık Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde; sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir.
Bu kapsamda tüm tıbbî teşhis, muayene, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi için gerekli olan ve bu amaçla elde edilen kişisel sağlık verisi başta olmak üzere aşağıda sıralanmış olan;
amaçlarıyla Koru Sağlık Grubu tarafından işlenmektedir.
Kişisel Verilerin Aktarılması
Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla;
paylaşılabilecektir.
Kişisel Veri Toplamanın Yöntemi ve Hukuki Sebebi
Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Koru Sağlık Grubu’nun faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Koru Sağlık Grubu’nun akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir.
Bu kapsamda sağlık verileri, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi hukuki ile, diğer kişisel verileriniz ise Kanunlarda öngörülmesi, hukuki yükümlülüğün yerine getirilmesi, bir hakkın tesisi ve kullanımı ile sözleşmenin ifası hukuki sebeplerine dayanarak işlenmektedir.
Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız
Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca;
Veri Güvenliği ve Başvuru Hakkı
Koru Sağlık Grubu, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.
Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “www.koruhastanesi.com” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak;
Kızılırmak Mah. 1450. Sokak No:13 Çukurambar Ankara-TÜRKİYE adresine ıslak imzalı yazılı talep formu ile “Başhekim Sekreterliği” departmanı dikkatine Zarfına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kapsamında Bilgi Talebi” yazılarak bizzat teslim edebilir veya Noter kanalıyla gönderebilirsiniz.
“Kişisel Verilerin İşlenmesi Hakkında Açık Rıza Formu”