Obezite kişinin sağlığını bozacak derecede aşırı kiloya sahip olmasıdır. Obezitenin derecesi, Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği kişinin kilogram cinsinden vücut ağırlığının, boy uzunluğunun metre cinsinden karesine bölünmesiyle hesaplanan vücut kitle indeksi ile belirlenmektedir.
Bu ölçüme göre vücut kitle indeksi 30-39 kg/m2 arasında olanlar obez, 40 mg/m2 üzerinde olanlar ise morbid obez grubuna girmektedirler. Morbid obez kişilerde zamanla kişinin sağlığını bozacak koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, solunum yetmezliği, apne, reflü hastalığı, tip 2 diabet gibi pek çok hastalık obeziteye eşlik edebilmektedir.
Morbid obez hastalarda şüphesiz en ideal tedavi yaklaşımı endokrinoloji ve metabolizma uzmanlarının eşliğinde hastanın aşırı kilolarından kurtulması ve bu kilosunu muhafaza etmesidir. Ancak özellikle gelişmiş toplumlarda maalesef bu kişilerde küçük yaşlardan itibaren yeme alışkanlıklarında düzensizlik olmakta ve tüm konservatif yaklaşımlara rağmen önemli bir kısmı hayatlarını aşırı kiloları ile sürdürmektedirler. Bu da kişilerin hayat kalitesinde azalmaya ve yukarıda belirtilen hastalıklara maruz kalmalarına neden olmaktadır.
ABD’de Ulusal Sağlık Enstitüleri 1991 yılında ortak bir bildirge yayınlayarak, obezite için cerrahi uygulamalara onay vermişlerdir. Bu tarihten itibaren obezite cerrahisi yoğun olarak yapılmaya başlanmış, obezite ve onun tetiklediği hastalıklar için en etkin tedavi durumuna gelmiştir. Özellikle minimal invaziv cerrahi alanındaki gelişmeler sayesinde günümüzde ABD’de her yıl 200,000’den fazla obezite ameliyatı yapılmaktadır.